23 Eylül 2013 Pazartesi

Öfkeden Sıyrılıp Saygı Duymayı Öğrenmek

Öncelikle toplumun öfke hastalığına karşı tedavi olması önemlidir. Öfkeli, galeyana gelmeye açık bir kitle değil, akılcı değerlendirme yapabilen, olayları çok yönlü düşünen, atacağı adımın birkaç aşama sonrasını hesaplayabilen bir toplum olmak gereklidir. Bazı insanlar samimi bir yanılgıyla “takva olmakla”, “öfkeli olmak” arasındaki farkı görememektedirler.


Akılcı bir değerlendirme yapmadan her şeye düşman olmak, bağırıp çağırıp sonra iş kararlılık gerektirdiğinde ortadan yok olmak, küçük düşürmek, alay etmek, yok saymak takva değildir. Takva zorla adam etmek, bakımsızlık, sanata, bilime, estetiğe karşı olmak, dünyayı boz, gri, zevksiz, yaşanmaz bir yer haline getirmek de değildir.

Takva; affedici, merhametli, ince düşünceli, nezaketli, yumuşak huylu, itidalli, anlayışlı, sabırlı, kalender, neşeli, sevgi dolu, olgun olmaktır. Mümin hamiyet sahibi olmalıdır. Ama öfke ile hamiyetin arasında dağlar kadar fark olduğunu görecek bir akla da sahip olmalıdır. Dışlayarak değil kucaklayarak, aşağılayarak değil değer verdiğini hissettirerek, yok sayarak değil varlık hakkı tanıyarak, sadece kendisine değil herkese yaşam alanı sağlayarak yaşamak Kuran’ın ruhunun gereğidir.

Din ahlakını yaşamanın temel şartı samimiyet ve doğallıktır. Bir insanın İslam ahlakını yaşaması ve dolayısıyla gerçek mutluluk ve kurtuluşa ulaşması, ancak Allah’a, kendisine ve diğer insanlara karşı son derece samimi olmasıyla mümkün olabilir. Çünkü iman, ancak samimiyet zemini üzerine kurulabilir. Ahiretteki sonsuz hayata karşılık dünyada geçirilen sürenin kısalığı, insanın kendisini kandırmasını değil, son derece açık bir şuurla ve dikkatle kulluk görevini yerine getirmesini gerektirir. Bu da, kişinin her an vicdanının sesini dinlemesi ve Kuran ahlakına uyması ile mümkündür.