15 Mart 2014 Cumartesi

Kadın, haklarıyla birlikte doğar

Belli ülkelerde belli zamanlarda kadınlara yönelik verilmiş hakların sene-i devriyesi her yıl kutlanır: Kadınların erkeklerle eşit şekilde eğitim görme hakkı, devlet memuru olma hakkı, seçme ve seçilme hakkı, kadınların boşanabilme hakkı... Dünyanın kanıksadığı bu kutlamaların temelindeki garip zihniyetin ise pek az kişi farkında. 
 
Bu garip zihniyet zaten baştan kadınların haklarının hangi anlayışla alınmış olduğu sorusuyla başlıyor. Kadının sahip olduğu en doğal haklarını almak kimin ve nasıl tekeli altında? Ve dolayısıyla da kadına haklarını geri vermek nasıl ‘bir medeniyet göstergesi’ olarak kabul ediliyor? 

“Bana mı kaldı” demeyin

Fark yaratmak her konuda mümkün ve bu aslında insanların kalitesini, aklını ve kişiliğini ortaya koyan bir özellik.

Fark yaratmayı sadece alışılmadık tasarımlar ya da yeni keşifler yapmak olarak düşünmemeli, ahlaki konular dahil herşeyde bir güzelliği ortaya çıkarmak, insanların mutluluğuna, huzura, barışa vesile olacak çalışmalar yapmak da fark yaratmaktır.

Bunun önemini özellikle son günlerde yaşanan olaylarda çok net olarak görüyoruz. Provokasyona sebebiyet verecek açıklamalardan kaçınmak, yatıştırıcı ve uzlaştırıcı olmak, fitneyi söndürmek çok hayati önem taşıyor.

8 Mart 2014 Cumartesi

Kadın... Şiddet... Sevgi...

Gidecek yeri bile olmayan, şiddete uğrayan, sıkıntılı bir hayat yaşayıp, zorluklara göğüs gereken ne kadar çok kadın var dünyada. Özellikle savaş bölgelerindeki kadınlar çok şiddetli sıkıntılarla başetmek zorunda kalıyorlar.

 Dünyanın savaş olmayan bölgelerinde de maddi-manevi işkence gören o kadar çok kadın var ki... Her yıl Mart ayında Dünya Kadınlar Günü kutlanıyor bu güzel ama kadınların sorunlarını çözmek için kutlamaya değil de daha etkili olacak çözümlere yönelmekte fayda var.

Kadınları sosyal hayattan dışlama politikasının yanlışlığı

Kadın-erkek ayrımcılığı geri kalmış ülkeler kadar gelişmiş ülkelerde de hala çok büyük bir sorun ve daha da önemlisi bu sorunun kabullenilmişliği...
 
Birçok toplumda kadınlar erkeklerin adeta gölgesi gibi kabul ediliyor üstelik bu garip algı, eğitimli-eğitimsiz ayrımı olmaksızın dünya genelinde yerleşmiş durumda. 
 
Cinsiyet ayrımcılığı genel olarak toplumda kadınların temel hizmetlerden yoksun olması, erkeklerle eşit olmayan koşullarda yaşaması, şiddete uğraması, siyasette ve çalışma yaşamında düşük oranlarda temsil edilmesi biçiminde tanımlanıyor. 

6 Mart 2014 Perşembe

Altınçağın alametleri

Son yıllarda dünyanın dört bir yanından savaş, katliam, terör, bombalama, kargaşa ve yıkım haberleri geliyor. Masum insanlar, çocuklar, hamile kadınlar öldürülüyor; camiler, hastaneler, okullar, pazar yerleri bombalanıyor; şehirler yaşanamaz hale getiriliyor; milyonlarca insan bu saldırılardan korunmak için evlerini, yurtlarını terk ediyorlar. Üstelik günler, haftalar geçtikçe bu haberlerde bir azalma olmuyor; barışa, güvenliğe ve huzura doğru hiçbir adım atılmıyor. Tam tersine savaş ve zulüm daha geniş alanlara yayılıyor, yıkım her geçen gün artıyor. Bu haberlerin çok büyük bir bölümü ise Müslüman ülkelerden ya da Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları bölgelerden geliyor.

İslam Coğrafyasında Yeni Bir Tehlike: Müslümanların Dünyevileşmesi

İslam coğrafyasında yaşanan saldırılar büyük tahribatlara yol açıyor. Ülkelerin yönetimleri, birlik ve düzenleri hızla bozuluyor, binlerce masum insan ölüyor. İslam dünyasında patlayan bombalar kadar zarar veren çok sarsıcı bir gelişme daha var.
Bu gelişmenin kökleri 500 yıl kadar önce Avrupa’da kendini göstermeye başlamış, büyük sosyal ve siyasal çalkantılar nedeniyle bitmek tükenmek bilmeyen mezhep savaşlarına yol açmıştı.
Avrupa’daki bu çalkantıların başlangıcı Alman Katolik din adamı Martin Luther’in 1517’de, Kilise’nin bazı uygulamalarını sorgulamasına dayanıyordu. Katolik Kilisesi’ne karşı eleştirel hareketin gelişmesiyle doğan Protestanlık, dünya tarihinde büyük bir dönüşüm başlattı. Dönüşüm süreci, kapitalizm, laiklik, ulusçuluk gibi yeni ekonomik ve siyasi modelleri doğurdu.

2 Mart 2014 Pazar

BEYNİMİZ TANIDIĞIMIZ YÜZLERİ NASIL AYIRT EDER?

Yüzlerce insanın içinde tanıdığınız kişiyi hemen ayırt edebilirsiniz, üstelik bu işlem sırasında hiç zorlanmazsınız ve herşey saniyeler içinde gerçekleşir.
Tanıdığınız insanların yüzlerinizi aklınıza getirin. Ne kadar çok çeşit ve ne kadar farklı özellikler var değil mi? Bu da yine anında gerçekleşir ve siz annenizi düşününce annenizin yüzü gözünüzün önüne gelir, hemen arkasından bir arkadaşınızı düşündüğünüzde yine aynı şekilde o kişinin göz rengi, yüzündeki detaylar hemen kafanızda oluşur. Bu birçok insan için alışılmış bir durum olabilir.

İSLAM’DA ŞİDDETİN HİÇBİR ŞEKİLDE YERİ YOKTUR

İslam dini hem akla hitap eden, hem vicdana hitap eden, her şeyin en mükemmelini isteyen bir dindir. Dinimizin pratik olarak yaşanması önemlidir. Mesela, bir insan “dini yaşıyorum” dese yeterli olmaz, bunu anlatması ve bütün hayatıyla göstermesi gerekir. Akılcılık, kararlılık, samimiyet, derin düşünme ve analiz gücü gibi niteliklerini göstermezse bu, bambaşka bir etki yapar.
Ülkemizde ise son dönemde yaşanan gelişmelerle daha aydın ve aklı başında bir Müslümanlık anlayışı oluşmuştur. Diğer ülkelere nazaran çok daha kalitelidir.

1 Mart 2014 Cumartesi

Sevdiğine Özen Göstermek Daima Sevgiyle Karşılık Vermek Cennet Vasfıdır

“Rahatlık”, “sevgi” ve “samimiyet” adı altında yanlış bir yol izliyor olabilir misiniz?
• Sevdiğine özen göstermek nasıl olmalıdır?
İnsan her gün çok sayıda farklı insanla karşılaşır. Okul ortamında, iş hayatında, ailesinde, kısacası yaşamı boyunca pek çok insan, istese de istemese de hayatının bir parçası olur. Bu insanların birçoğu, söz konusu kişi için gerçekte pek bir anlam ifade etmez çünkü bu birliktelik çoğu zaman karşılıklı çıkar ilişkilerine dayalı, yüzeysel dostluklardan ibaret olabilir.

Dünya’daki Ekonomik İstikrarsızlıklar Kuran Ahlakı’nın Yaşanmasıyla Kesin olarak Son bulur

Allah Kuran'da, mal sevgisini insanları dünyaya bağlayan konulardan biri olarak anlatır. Şüphesiz ki mal sahibi olmak, para kazanmak, bu parayla güzel bir yaşam sürmek her insanın en meşru hakkıdır. Allah dünya nimetlerini kulları için yaratmıştır.

 Ancak kişinin gerçekte Allah'a ait olan malı kendisininmiş gibi sahiplenmesi, yığdıkça yığması ayrı bir durumdur. İnsanın büyük bir hırsla, Allah’ı ve ölümü unutarak yaşaması, Allah'ın kendisine bahşettiği bu nimetleri ihtiyaç içindeki mazlumları görmezden gelerek sadece şahsı için harcaması ona bulaşmış manevi bir hastalıktır.