8 Temmuz 2014 Salı

Gönülden bir değişim için…

Hep daha iyisine sahip olma isteği her insanda vardır. Daha güzel bir ev ya da araba, daha güzel eşyalar, daha genç olmak, daha popüler ya da tanınan biri olmak ….

Aslında bazı insanların dünyadaki tek yaşam amacı, “Maddi anlamda her konuda daha iyiye ulaşmak”tır. Ancak bu gerçekte, büyük sıkıntılara kapı açan yanlış bir düşüncedir.


Bu yanlış mantıktaki insanlar sahip olduklarına alışırlar hatta öyle bir hale gelirler ki ellerindekinin kıymetini ve önemini de bir süre sonra fark etmemeye başlarlar.

Evleri, arabaları, sağlıklı olmaları, gençlikleri, aileleri, ülkelerindeki huzurlu ortam, yiyecekler, havadaki oksijen, sebzelerdeki güzellikler, doğadaki yeşilin muhteşemliği... Kısacası herşey bu gibi kişiler için bir süre sonra anlamsızlaşır.

Hem büyük bir tatminsizlik ve huzursuzluk içinde yaşarlar hem de çevrelerindeki olan bitenle de ilgilenmezler.

Açlıktan ölen bebekler, evlerinde bombalanan hamile kadınlar, yaşlı insanların soğukta dışarıda yatmaları, kadınlara tecavüz edilmesi, çıplak ayakla okula giden çocuklar onları hiç ilgilendirmez.

İşte bu büyük bir tehlike ve gaflet halidir.

Oysa dünya üzerindeki herşeyin bir sebebi vardır.

Bulunduğunuz ortam, aileniz, arkadaş çevreniz, sahip olduğunuz mallar, sağlığınız, yiyecekler, giyecekler, konuşma yeteneğiz, gözleriniz, kulaklarınız kısacası herşey bir sebeple var edilir ve hepsi Allah'tan birer nimettir.

Bu nimetlerin her an farkında olan ve şükreden bir insanın ruh hali ile güzellikleri fark etmez hale gelen bir insanın ruh hali çok farklıdır.

Kimi zaman az da olsa sahip olduklarına şükretmeyi bilen, herşeyi Allah'tan bir lütuf olarak gören bir insan hem huzurlu, hem mutmain hem de sürekli mutlu olur.

Tevekkülün konforunu, güzelliğini yaşar.

Aksinde ise her zaman kendinde olmayanı isteyen, daha güzele ulaştığında bunun da kıymetini bilmeyen bir insan modeli ortaya çıkar.

Aslında "tüketim toplumu" nitelendirmesi bu gibi kişileri gayet güzel tanımlar.

Dünyadaki bulunuş amacımız sürekli birşey tüketmek, sadece kendini düşünmek, memnuniyetsiz tavırlarda bulunmak veya nankör bir ahlak geliştirmek değildir.

Allah nimetleri bir lütuf ve güzellik olarak yaratır ve eksiltip/çoğaltarak bizi çeşitli şekillerde dener.

Dünyadaki varoluş amacımız Allah'a kul olmak, Allah'ın bize verdiklerini birer nimet olarak görmek ve buna göre yaşamaktır.

Allah bazı insanlardaki mal hırsını ve herkesin nimetten sorguya çekileceğini Kuran’da bize şöyle bildirmiştir:

(102) TEKASÜR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

102/1- (Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.'
102/2- "Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü."
102/3- Hayır; ileride bileceksiniz.
102/4- Yine hayır; ileride bileceksiniz.
102/5- Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız,
102/6- Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz.
102/7- Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız.
102/8- Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz.


Bu insanlardan olmamak, nimetlerin hakkını vermek, her konuda daha iyiye ve daha güzel olana ulaşmak elimizde…

Allah bunun için ne yapmamız gerektiğini bize bir ayette şöyle bidirmiştir:

Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 53)

Nimetin artırılması için kişinin kendinde olanları değiştirmesi gerekir. Buradaki değişim, ahlaktaki, samimiyetteki, tevekküldeki, candanlıktaki, salih amellerdeki, ihlastaki bir değişimdir. En iyiye ulaşmayı amaçlayan bir güzelliktir.

Samimi ve içten şekilde niyet eden bir insan sadece görünende değil, gönülden bir değişimi de kolaylıkla gerçekleştirecektir.

Tabi ki bütün bunlardaki amaç sadece nimetlere ulaşmak ya da nimetlerin artırılması değildir. Biz inananların her zaman tek hedefi Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır, biz bunun için çalışır, bunun için yaşarız.