10 Ocak 2014 Cuma

Allah kulunu neden bu kadar zorlar?

Geçen gün son derece yanlış ifade edilmiş olan bu soruya twitterda rastladım, bir kişi çaresizliğini ifade ederek, kendine göre bazı sorularla sıkıntılarına cevap arıyordu.

   Bir kere öncelikle Allah hiç bir zaman için hiç kimseye güç yetiremeyeceği bir şeyi yüklemez, eğer bir kişi inançlı ise bu gerçeğin kendisi için de geçerli olduğunu dolayısıyla başına gelen herşeye gücünün yeteceğini unutmamalıdır.

   Ancak dünya bizim için imtihan yeridir. Dünya hayatı iyi ve kötü gibi görünen olaylarla denenmemiz ve nasıl davranacağımızın görülmesi için var edilir.



  Bazen ne kadar çabalarsanız çabalayın, hiçbir şey istediğiniz gibi gerçekleşmeyebilir, beklentileriniz boşa çıkabilir hatta çok istediğiniz bir şeyin tam tersi olabilir ya da çekindiğiniz, “olmasın” dediğiniz her sorun gelip sizi bulabilir.   Hatta bazı kişiler için durum öyle bir hale gelir ki sıkıntıların bir sınırı yokmuş gibi görünür. Mesela ciddi bir hastalığa yakalanabilirler, o sırada maddi sıkıntılar da baş gösterebilir, ailelerinde hastalıklar ortaya çıkabilir üstelik aynı anda iş yerinde hatalar yapabilirler.

   Çok istedikleri bir sınavda başarısız olabilir ya da aile-arkadaş sorunları yaşayabilirler, kısacası herşey onların tabiriyle “üst üste gelebilir”.   İşte herkese göre değişen ve “dardayım” diye düşünülebilecek bu anların hepsi aslında özel olarak var edilir.

   O kişi bunları kaldırabileceği, muhtemelen de bu konularda ahlak olarak eksik olduğu için adeta kişiye özel bir senaryo var edilir ve günü geldiğinde o kişinin karşısına çıkar.

   İşte bu gibi durumlarda unutulmaması gereken çok önemli bir konu var: Kuran’da “… Allah hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemez (Bakara Suresi, 286) buyrulmuştur. Dolayısıyla inanan bir insanın zorluklar karşısında “dayanamaması” gibi birşey söz konusu olmaz.

   Aslında bu biraz düşünüldüğünde hemen anlaşılabilecek bir gerçektir. Birisinin gülüp geçtiği konuların başka birisinin canını yakıp, sinir uçlarını titretmesi ve tahammülünü zorlaması bunun bir delilidir.

   Bir kişi için hastalık çok önemsiz bir konu iken, maddi sorunlar büyük bir sıkıntı oluşturabilir, tam tersine maddi sıkıntıyı dert etmeyen biri için hastalıklar ya da çevresindekilerin ne düşündüğü önemli olabilir ki o kişi için imtihan burada başlar.

   Kısacası bütün sıkıntılar, bütün darlıklar, bütün dertler “kişiye özel” olarak vardır. Bunlar, birer kazanç haline dönüşebilecek, kişinin gelişmesini, aklının, imanının artmasını sağlayacak ve gerçekleri kavrayacağı çok kıymetli anlardır.

   Dünyadaki imtihan çok önemlidir, insan sevgiyi, sabrı, şefkati bu imtihan ile öğrenir, imtihan ne kadar zor olursa insan da o kadar kaliteli yetişir.

   Dünyadaki imtihanın zorluğu insan ruhu üzerinde vesile olduğu güzellikler düşünüldüğünde çok makbuldür.

   Bu konudaki en güzel örnek yine güzeller güzeli sevgili Peygamberimiz (sav) ve sahabenin yaşamlarıdır.   Sahabe-i Kiram çok zor imtihanlardan geçti, bütün bunlara karşılık yılmadan güzel ahlak gösterdiler, Efendimiz (sav)’e her zaman sadık oldular, Allah korkusuyla hareket ettiler. Bütün bu güzel özellikleri de onları yıllardır herkesin canı gibi sevmesine bir vesile oldu.

   Canımız Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri de geçici dünya hayatını esas alarak yaşayanların hayatlarının manevi bir cehennemde gibi sıkıntılı olacağını, ahiret hayatına yönelenlerin ise her türlü zorluğa-fenalığa rağmen yaşayacakları güzel hayatı şu hikmetli sözlerle anlatmıştır:   Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksad yapsa, zâhiren bir cennet içinde olsa da, mânen cehennemdedir. Ve her kim, hayat-ı bâkiyeye ciddî müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır. Dünyası ne kadar fenâ ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için, hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder. (Sözler, 8. Söz)

İnsanların canını yakan ne varsa Kuran'ın ruhunun tam anlaşılmamasından, Kuran ahlakından uzaklaşmaktan, batıl olana yönelinmesinden kaynaklanır.

   Bazı kişileri “isyana sürükleyen” her konunun nedeni, Kuran ahlakının yaşanmaması, Allah rızası için yaşanmamasıdır.   Burada hatırlatılması gereken önemli bir konu da müslümanın din ahlakını dünyada rahat bir yaşam elde etmek için değil katıksızca Allah rızasını kazanmak için yaşamasıdır.

   Bir müslüman sıkıntı içinde de yaşasa dindar olur. Hapishaneye de girse, sakatlansa da, yaralansa da imanlı olur ve Allah rızasını kazanmak için yaşar.   İşte bütün bu özellikler iman edenlere hem dünyada hem de ahirette güzel bir yaşam hazırlar.