31 Ocak 2014 Cuma

Boşanmaların artışı neye alamet?

2011 yılında Türkiye genelinde 120 bin 117 boşanma oldu.

2012 yılında ise bu oran daha da arttı.

Batı’da ve Amerika’da da boşanma oranları %50’ye yaklaşıyor. 

Bütün bu istatistiklerin gösterdiği gerçek ise çok açık: Sevgisizlik, güvensizlik tüm dünyada artıyor, insanlar gerçek sevgiyi arıyorlar ancak bulamıyorlar…

Sevgisizlik hiç kuşkusuz ki, günümüzdeki en önemli eksikliklerden ve sevgi de en acil ihtiyaçlardan biri. 

Gazetelerde, kitaplarda, televizyon programlarında, şarkılarda ve dost sohbetlerinde sevgiden böylesine çok bahsedilirken, birçok kişinin de gerçek ve kalıcı sevgiyi elde edememekten yakınması oldukça düşündürücü. 

Daha da düşündürücü olan ise sevgisizlikten duydukları rahatsızlığı her fırsatta dile getiren kişilerden birçoğunun gerçek sevginin elde edilememesinin sebebini hemen hiç düşünmemeleri. 


Kuran ahlakını tam olarak bilmeyen ya da yaşamayan insanlar gerçek sevgiyi nasıl elde edeceklerini de bilemezler.

“Bu önemli eksikliğin nasıl giderileceği” sorusunun cevabını bulmak için yapılması gereken çok kolaydır: Allah için yaşayan insanlar ile, nefisleri için yaşayanların sevgi konusundaki ölçülerini karşılaştırmak. 

İşte bu kıyas ile ikinci grubun neden sevgiden yoksun kaldığı hemen anlaşılır.

Bu gibi insanlar herşeyden önce sevecekleri kişiyi seçerken ahlak güzelliği yerine fiziksel güzelliğe öncelik verirler. Oysa bir insanı fiziksel özelliklerine göre sevmek demek, onu ancak birkaç sene sevmek ve yaşlanmaya başladığında ya da başına herhangi bir kaza vs. gelip de bu güzellik bozulduğunda artık sevmekten vazgeçmek demektir.

Müslümanlar ise sevgide, kişinin Allah'a olan bağlılığının, sevgisinin delillerini görmek isterler. Ahlakı güzel olmayan bir insan fiziksel olarak ne kadar mükemmel olursa olsun, o insana karşı kalpte gerçek bir sevgi ve muhabbet oluşmaz. 

Sevgiyi kalpte oluşturan Allah’tır. İman edenlerin arasındaki koşulsuz-şartsız, derin sevgi hakkında Allah şöyle buyurmuştur:

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)

Dünyevi şartlara ve nefse bağlı her sevgi kısa sürede bitmeye mahkumdur, çünkü insan nefsi eninde sonunda en etkileyici güzelliklerden bile bıkacak şekilde yaratılmıştır. 

Allah korkusuna ve sevgisine bağlı bir sevgi anlayışı yerine, nefsani sevgiyi tercih edenlerin birbirlerini gerçek anlamda sevmediklerini anlamaları için uzun bir süre geçmesi de gerekmez. 

Bu insanlar herhangi bir acizlik gördükleri anda, karşılarındaki kişinin aslında zihinlerinde büyütüp hayran oldukları insan olmadığının da farkına varırlar. Bu tür bir sevgi, daha en başından çürük temellere oturtulmuş ve biteceği baştan belli bir anlaşma gibidir. 

Güzellik bir kaza ya da yaşlanma sonucu kaybedildiğinde, ya da maddi bir krizle zenginliğin sağladığı rahatlık ve güven sona erdiğinde bu gibi kişilerin birbirlerine olan "sevgi" isimli anlaşmaları da biter. 

Bu ahlaktaki insanların aslında birbirlerinin bencil ve hırslı ahlakını sevebilmeleri imkansızdır. Dolayısıyla asıl sevdikleri ancak birbirlerine sağladıkları çıkarlar olabilir. Bu yüzden hayat boyu bağlanıp sevecekleri insanı ararken önce güzel ahlak, sadakat, güvenilirlik değil; maddiyat, eğitim durumu ve fiziksel üstünlük ararlar. Bir süre sonra artık birbirlerinin bencil davranışlarına ve kötü ahlaklarına dayanamayan insanlar, birbirlerinin neredeyse en büyük düşmanı haline gelirler.

Sevilmeyi sevginin gerçek sahibi olan Allah'tan istemek yerine, insanlardan bekleyen kişiler, tüm hayatları boyunca gerçek sevgi yerine onun taklidiyle karşılaşıp hüsrana uğrarlar.

Bir insan, gerçek sevgiyi Allah'ı sevmeyen ve Kuran'da ve Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde anlatılan güzel ahlaka uymayan insanlardan bekledikçe, her arayışta aynı sonla karşılık görecektir.

Gerçek ve kalıcı sevgiyi elde edebilmek, öncelikle sevgiyi kalplere ilham eden Rabbimiz Allah'ın hoşnutluğunu elde etmeye çalışmakla mümkün olabilir. 

Unutulmamalıdır ki sadece Allah'ı herşeyden çok seven ve O'nun istediği güzel karakteri her yerde ödün vermeden yaşayan insanlar, birbirlerini de içli bir sevgi ve saygıyla severler. 

Emine Deniz TANIK