28 Ekim 2013 Pazartesi

İslam neden gerekli?

Her gün gazetelerde çok fazla adli vaka ya da toplumsal olay yer alıyor ki bunlar 
çoğu zaman okunup düşünülmeden üzerinden geçiliyor, çoğu zaman da birkaç 
yorum ile geçiştiriliyor. Aslında temeline indiğimizde hepsinin ortak bir sorundan, 
din ahlakının yaşanmamasından kaynaklandığını görüyoruz. Bu gerçeği dile 
getirdiğimizde bazı kişiler bize itiraz edebiliyor, “herşeyi dine bağlamak zorunda 
mısınız” gibi bir mantıkla karşı çıkmaya çalışabiliyorlar. Bu kişilere verilecek tek 
cevabımız var:
“Evet”. 


Toplumsal her sorunu din ahlakı ile çözebiliriz, kişisel sorunları din ahlakı ile 
çözebiliriz, ekonomik sorunları din ahlakı ile çözebiliriz, ülkeler arasındaki sorunları da din ahlakı tam uygulansa rahatlıkla halledebiliriz. Size gazetelerden bir örnek vermek istiyorum:

Geçtiğimiz günlerde bir haber vardı, Çin’de bir kadın süt emerken ısırdığı için 
sinirlenerek, 8 aylık bebeğinin yüzünü kesmişti. Haberin resmini ilk gördüğüm 
anda, o bebeğin yüzündeki dikiş izlerini, kulağındaki bandajları gördüğüm anda 
Allah’ı, dini anlatmak için yaptığımız tüm faaliyetlerin önemini, İslam ahlakının 
yaşanmasının aciliyetini bir kere daha anladım.

Böyle birşeyi masum, hiçbir şeyden haberi olmayan bir bebeğe yapabilmesi için 
bir insanın vicdan, akıl, merhamet gibi hislerini tamamen yitirmiş olması gerekir. 
Bebeğe hastanede 100 dikiş atılmasına sebebiyet verecek kadar gözü dönebilen, 
kendini kaybedebilen bir insan için ilk düşüneceğiniz şey akli dengesinin yerinde 
olmaması olabilir. Ancak bebeğin annesine verilen ve kamuoyunda büyük tepki 
toplayan, “akıl sağlığı yerinde raporu” var ki, bu da durumun vahametini açıkça 
ortaya koyuyor. Bu insan akli dengesizlik nedeniyle değil vicdansızlık nedeniyle 
böyle bir vahşi hareketi, masum bir çocuğa yapabiliyor.

Böyle bir zulmü kendisini savunması mümkün olmayan bir varlığa yapabilmesi için 
bir insanın Allah’ı tanımaması, Allah’tan korkmaması (Allah’ı tenzih ederim), en 
ufak bir sevgi hissi dahi taşımaması gerekir. Aksinde bir insanın böyle bir zalimliği 
yapması mümkün olamaz. 

Buna itiraz olarak da bazı kişiler inançlı olmayan ancak çok iyi kalpli, yardımsever, 
merhametli insanların var olduğunu söyleyebilirler. Elbette ki bu da doğrudur ancak 
güzel ahlakın temeli dindir. Gerçek anlamda Kuran ahlakını yaşayan bir insan güzel 
ahlakı hayatının sonuna kadar, tek taraflı olarak, hiç yılmadan, güzel bir şekilde 
sabrederek, her zaman özverili olması gerekse de, haksızlığa uğradığı zamanlar olsa 
da kararlılıkla, şevkle uygular.

İslam ahlakı yaşandığında insanların tahammül sınırları olmaz ya da kendilerine 
göre ölçüleri olmaz. Bir ana kadar iyi olmak ya da bir ana kadar yardımcı olmak gibi 
bir durum olmaz, inanan bir insan, her zaman bu güzel ahlakı gösterir, hayatının 
sonuna kadar bunda istikrarlı olur. Şartlar ne olursa olsun, kişinin zengin-fakir, 
hasta-sağlıklı, güzel-çirkin olması ya da konunun zor-kolay olması fark etmez, güzel 
ahlakı yaşamaya devam eder.

Dindar bir toplumda depremde evsiz kalınması diye birşey söz konusu değildir 
çünkü herkes din ahlakının bir güzelliği olarak, ihtiyaç durumundaki kişilere evini 
açar, imkanları kısıtlı da olsa yardımcı olmaya çalışır.

Yerde yatan ve belki de küçük bir yardımla kendine gelecek, sara krizi geçiren 
birine yardımdan kaçınmak, yolda kaza geçirmiş bir araçtakilere yardım etmekten 
sakınmak ya da arabayla çarptığı bir insanı oracıkta bırakarak gidebilmek gibi 
anormallikler Kuran ahlakını yaşayan bir toplumda görülmez. Bunlar elbette ki 
vicdanlardaki körelmenin alametlerindendir. Allah’tan korkan bir insan kendisini 
değil, o anda Allah rızasını düşünür ve vicdanın gereği ne ise onu yapar. İyilik 
yaparken, yardım ederken inançlı-inançsız ayrımı da yoktur ya da yardıma muhtaç 
olan kişinin Hristiyan-Musevi, Budist-Şamanist olması da fark etmez. Çünkü Allah 
ayetlerde şöyle buyurmaktadrı:

Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir 
karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz 
kalacaklardır. (Yunus Suresi, 26)

Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-
çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi 
sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)
İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; 
o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, 
sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)

Din güzel ahlaktır, din sevgidir, din güzellik sunmak ve bunda da yarışmaktır, din 
kendisi ihtiyaç halinde olduğu halde verebilmektir, din muhtaç olanı ön planda 
tutmaktır, din misliyle güzellik yapmaktır, din kararlı olmaktır, din yılmamaktır, din 
kim ne der korkusu olmadan vermektir.

Din ile hayat bir bütündür, Kuran ahlakı hayatın tamamına hakimdir önemli olan 
bunun gerekliliğini ve aciliyetini görmek ve uygulamaktır.