29 Mayıs 2014 Perşembe

'ALLAH, SABREDENLERİ SEVER'

"Bir adım daha atabilseniz neler olurdu?"

İş, ev, okul, ailemiz ya da kendimizle ilgili gün içinde sürekli bir şeyler düşünürüz. Dışarıdan bakanlar anlamasa da aslında kafamız sürekli meşguldür, beynimiz düşüncelerle dolup taşar. 
Peki bu düşüncelerden ne kadarı faydalı, ne kadarı gerekli? 

Bunu anlamak için düşüncelerimizi kontrol altında tutabilmeli yani ne düşündüğümüzün farkında olmalıyız.
Peki sabah kalktığımız andan itibaren düşüncelerimize tam hakim olmamız mümkün mü? 


Gereksiz olan, fayda vermeyecek herşeyi düşüncelerimizden elemeyi başarabilir miyiz?

Bu soruların cevabı olarak birçok kişi “hayır” diyebilir ama aslında doğru cevap “evet”tir.

Mümkün olanı imkansız görmemek

İnsanın düşüncelerini verimli şekilde yönlendirmesi, her zaman hayırlı, pozitif düşünmesi mümkündür. 
Faydalı olan bilgileri aklında tutup, diğerlerini elemesi, kendini her yönde güzele doğru yöneltmesi yani kısacası düşünceleriyle nefsini eğitip, kendisini sürekli değiştirmesi de mümkündür. 

Şuur açıklığı ve bir konuya yoğunlaşmanın vesilesi hiç kuşkusuz ki insanın bütün dikkatinin her an Allah’ta olmasıyla mümkündür. 

Her an Allah’ın kontrolünde olduğunu bilen yani Allah’ın her hareketini gördüğünü, işittiğini, haberdar olduğunu unutmayan, bunu hisseden ve hareketlerine de yansıtan kişinin kendi üzerindeki kontrolü de elbette ki çok farklı olur. 

Hiç kimseye faydası olmayacak bir konu aklına geldiğinde şuuru açık, her anının hesabını vereceğini bilen bir insan bunu hemen daha güzel olana yönlendirebilir.

İnsanın ruhunda oluşan değişiklikler de bu yönde bir uyarıcı ve önemli bir yol göstericidir.

İnsan ruhu birçok sırlarla doludur ve Allah bir nimet olarak yaratmıştır. Ahlakımız, zevklerimiz, yeteneklerimiz hep ruhumuzda şekil alır. Ruh gücünü kullanarak sürekli kendini geliştirmek mümkündür.

Birçok kişi bu gerçeği bilmez ve karakterini, alışkanlıklarını, düşünce şeklini kısacası kendisiyle ilgili hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini düşünür. 

“Neysem oyum”, “İnsan şu yaşına kadar değişmediyse bundan sonra da değişmez” gibi gibi yanlış düşüncelere kapılabilir. 

Oysa yaşı, deneyimi, kültürü, eğitimi, birikimi, aile-arkadaş çevresinden öğrendikleri her ne olursa olsun herkes bir gelişim gösterebilir ve hatta kendisini bile şaşırtacak şekilde olumlu değişimler gösterebilir.
Önemli olan kişinin öncelikle eksiklerini tespit edip, karar vermesi ve sonrasında kararlı-iradeli davranarak bunları düzeltmesidir. 

Hatalarını, kötü özelliklerini güzel olanıyla değiştirmesi bu kişiye zamanla güven verecek ve kendi kendini başka değişikliklere ikna etmesinde de faydalı olacaktır. 

Örneğin bir kişi çabuk sinirleniyor olabilir ya da heyecanlı bir yapısı olabilir  ve bu nedenle de olaylardan olumsuz etkileniyor olabilir. 

İşte böyle anların bir imtihan türü olduğunu fark eden ve eksikliklerini düzeltmek için fırsat bilen kişi değişim yönünde çok önemli bir atılım yapmış olacaktır.

Unutkanlığıyla bilinen biri kendine göre tedbirler alarak örneğin not tutarak ya da hatırlama yöntemleri kullanarak bu sorununu halledebilir. Bunun için yine yapması gereken eksikliğinin farkında olması, istemesi ve irade kullanmasıdır.

Olumsuzlukların çözümü

İnsan çok aciz bir varlıktır: Çabuk yorulur, unutur, kızgınlık hisseder, duygusallaşabilir, tahammülsüz olabilir. Bu acizlikler iman etmeyenler üzerinde çok şiddetli etkiler oluşturabilir.

Oysa inanan bir insanda bu olumsuzlukların hepsi birer teşvik unsurudur. Kuran ayetlerini bilen bunların çözümünden de haberdardır. İmanı ile bütün bu olumsuzlukları yok eder ve yerine güzel ahlakı koyabilir. Tabi ki bu da yine irade, akıl kullanarak olur.

Burada tabi çok önemli bir konuyu da hatırlatmakta fayda var:

İman edenler bu olumsuz duyguları hiç yaşamayan, bilmeyen insanlar değillerdir tam tersine onlar da bütün bunları bilirler ama Allah için bütün negatifliklerin yerine pozitif olanı koymak için çalışırlar ve ayetlerde emredilenleri uygularlar.  

Kızmalarına vesile olacak bir durumla karşılaştıklarında, “öfkelerini yenerler (Al-i İmran Suresi, 134)” ayetini akıllarına getirir ve bu ibadeti uygulayarak sakin olurlar.

 İhtiyaç içinde birini gördüklerinde hemen yine aynı ayetteki “bollukta da darlıkta da infak ederler” hükmünü hatırlar ve gerekeni yaparlar. 

Sabretmeleri gereken durumlarda da “Allah’ın sabredenleri seveceğini (Al-i İmran Suresi, 146)” bilir ve nefislerine zor da gelse hemen bu ahlakı gösterirler. 

Kendilerine kötü söz söyleyen ya da kötü davranan kişilere hiçbir zaman kötülükle karşılık vermez hatta tam tersine çok güzel şekilde davranırlar çünkü Fussilet Suresindeki şu hükmü bilirler:

İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)

Aslında bunlar birçok insanın bildiği ancak uygulamada sorun yaşadığı konular. Belki bir adım atılsa, güzel ahlakın lezzeti ve insana kazandırdıkları tam anlaşılsa durum çok farklı olabilir.

Bir yerden başlayın artık...

Unutmayın ki siz de bir adım daha atarsanız sorunları çözmek daha kolaylaşabilir, biraz daha gayret ederseniz negatiflikleri değiştirmek hiç tahmin etmeyeceğiniz kadar güzel olabilir. 

Şu andan itibaren başlayın ve kızacağınız durumlarda öfkenizi yenin, tahammülsüz hissettiğinizde sabır ibadeti zamanı geldi diye düşünün ve bekleyin, sizin de ihtiyaç içinde olduğunuz ama başkasına öncelik vermeniz gerektiği durumları bir fırsat olarak görün ve fedakarlık yapın, herkesin olumsuz konuştuğu durumlarda da siz mutlaka olumlu konuşun, herşeyin hayır yönünü, güzel yönünü vurgulayın.

Böyle yaptığınızda ruhunuzu geliştirme gücünüzün sizde de olduğunu görecek, birçok şeyin kolaylıkla değiştiğini fark edecek ve inanın ki buna siz de çok şaşıracaksınız.

Emine Deniz TANIK