3 Şubat 2014 Pazartesi

Asla geç kalmış değilsiniz...

Neşe, dostluk, sevgi, arkadaşlık, huzur, barış, sanat ve estetik...
Bütün güzelliklerin kaynağı olan bu kavramlar en doğru, en gerçek ve en muhteşem haliyle İslam’da vardır.
Gerçek İslam’ı yani Kuran’a dayalı İslam’ı tanıyan, bu ahlaka sahip olan insanlar yani Müslümanlar huzurun, neşenin, mutluluğun en güzelini yaşarlar üstelik de her an...

Buradaki kilit kelimeler “her an”dır.
İman etmeyenleri şaşırtan işte budur.
Nasıl olup da bir insanın her an mutlu, neşeli, huzurlu, sabırlı ve fedakar olabildiğine şaşırırlar, bu rahatlığın nedenini kendilerince isimlendirmeye çalışır ama bir türlü anlayamazlar.

Zorluklar da güzellik olarak görülebilir
İman etmeyenler ya da güçlü bir imana sahip olmayan kişiler, bir zorluk geldiğinde örneğin kaza geçirip kolunu kaybeden bir kişinin “kızmaya, ümitsizliğe kapılmaya, hayata küsmeye hakkı olduğu” gibi yanlış bir düşünceye kapılırlar.
Onlara göre bu olumsuz ahlak, yaşanan zorluk nedeniyle “normal”dir, oysa bu hem çok yanlış hem de zarar veren bir mantıktır.
Öncelikle kaza geçiren kişi imanlı ise iki kolunu da kaybetse böyle kötü bir ahlak göstermekten şiddetle sakınacaktır.
Bu zorlu durum onun neşesini, huzurunu, şevkini etkilemeyecektir çünkü herşeyde bir hayır olduğunu bildiği için, bu kişi yine Müslümanca bir çıkış yolu bulacaktır.
İman eden bir insan her ne olursa olsun tevekkülün, teslimiyetin huzurunu yaşar, son derece rahat olur ki gönülden bir rahatlıktır bu.
Var olan diğer organları için minnettardır. Hayatta olduğu için, imanı için ve diğer bütün nimetler için Allah’a şükreder.
Dünyada imtihan olduğunu bilir, eğitilmek, ahiret hayatına hazırlık yapmak, ahlakını güzelleştirmek için zorluklarla deneneceğinden haberdardır bu nedenle Kuran’a uygun hareket eder.

İmtihanın sırrını kavramak
Bu konuyu ilk olarak düşünmeme vesile olan İmtihanın Sırrı isimli bir kitaptı. Sizlerle o kitaptan birkaç paragrafı paylaşmak istiyorum:
Karşılaştığı herhangi bir olay için "herhalde bu kader planının dışında" diye düşünen kişi yoğun olarak şeytanın etkisindedir.
Mesela çok izlemek istediği bir televizyon programını kaçırmak veya yiyecek bir şeyi ısmarlamayı unutmak gibi olayların hepsinde hayır ve hikmet vardır. Bazen insan bunu detaylarıyla görür, bazen de göremez veya çok azını görür. Örneğin bir televizyon programını izlemeyebilir, fakat bu zaman süresince hayırlı bir hizmet, hayırlı bir tefekkür için vakit kazanmış olur. O tefekkürle belki ömür boyu güzel hizmetinin gücünü artıracak bir bilgiye ulaşır. Veya bu süre içinde Allah'ı zikreder ve televizyondan alacağı sevaptan çok daha fazlasına kavuşur. Yiyecek bir şey ısmarlamayı unuttuğunda ise, bu onun hastalığının geçmesi için vesile olan bir perhiz hükmünde olabilir.
Tansiyonu yüksek bir insan, peynir almayı unutup, o gün peynir yemese tansiyonu normale döner. Tevekkül ettiği için sevap alır, hayra yorduğu için Allah'ın beğenmesine sebep olur. Üstelik güzel huylu ve tevekküllü davranışı, müminlerin huzuruna, sevgisine vesile olur. Belki hastalık taşıyan bir peynirse ondan kurtulmuş olur.  
İnsanın günlük hayatı içindeki bu tarz örneklerin sayısı çok fazladır. Bu yüzden bu konunun çok iyi anlaşılması, akıldan hiç çıkarılmaması çok önemlidir. İnsanın karşılaştığı küçük veya büyük her olay, kaderdedir. (İmtihanın Sırrı)
İşte bu huzurlu, itidalli ve pozitif yani tevekküllü tavırlar, herşeyi materyalist bakış açısıyla, sebeplere göre değerlendirenleri ve iman etmeyenleri şaşırtmakta ve böyle insanların var olabileceğine inanmakta zorluk çekmektedirler.

Güzel ahlak ‘mod’a bağlı değildir
Burada bir konuyu daha hatırlatmak gerekiyor. Tabi ki bu güzel özellikleri sadece Müslümanlar değil diğer kişiler de zaman zaman yaşayabilirler.
Her insanın iyi zamanları olabilir, hatta böyle durumlar için, “iyiliği üstünde, şu sıralarda iyi modda” gibi tanımlamalar bile yapılır.
İman edenlerin farkı “her an” iyiliklerinin üstlerinde olması, her zaman pozitif olmaları, her zaman olaylara iyi yanından bakmayı bilmeleridir. Bunun adı, Allah’a tevekkül, kadere imandır.
İnsan nefsi olumsuzluklara çok açıktır, nefsimizde herşeye öncelikle olumsuz yönden bakma, olumsuz cevap verme, hüzne eğilim vardır.
Ancak iman ile, Allah korkusu ile bu sıkıntılı ahlaktan kurtulmak mümkündür. Siz de deneyin ve herşeye olumlu yönden bakarak, itiraz etmek yerine “tamam, olabilir, evet” diyerek yeni bir başlangıç yapın.
Yaşınız kaç olursa olsun, eğitiminiz, ailenizden gördükleriniz, çevrenizdekilerin alışkanlıkları her ne olursa olsun fark etmez eğer iman ediyorsanız bu değişikliği yapabilir ve çok farklı bir yaşama adım atabilirsiniz:
Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa, Ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. (Leyl Suresi, 5-7)

Emine Deniz TANIK