8 Şubat 2014 Cumartesi

Safınızı belirleme zamanı...

Neden öldüklerini bilmeyen insanlar...

Niye evlerinin yıkıldığını anlamayan bebekler...

Niçin herkes gibi okuluna gidemediğini soran çocuklar...

Neden savaşın hala sürdüğünü anlamaya çalışan yaşlılar...

Savaşın tam ortasındaki masum insanların yaşadıkları zorlukları, neler düşündüklerini,  nasıl muhtaç bir durumda olduklarını anlamak son derece önemli.
Bunu anladığınız oranda safınızı belirlersiniz, bunu anladığınız oranda aslında savaşın muhatabı olmaması gereken kişilerin yerine kendinizi koyarak onlar için elinizden geleni yaparsınız.

Yoksa savaş bazı kişilerce "olağan" gibi düşünülebilir. Hatta evinizde otururken ya da işyerinizde iken kendinizi bunlardan sorumlu değilmiş gibi düşünebilirsiniz, başka bir ülkede başka insanların başına geldiği için o kadar önemsemeyebilirsiniz.
Ancak, böyle yaparsanız –istemeden ve bilmeden de olsa- insanlıkdışı uygulamalara ortak olup, büyük bir yanılgıya düşersiniz.

İyi bir insansanız savaşın acı görüntüleri sizi de rahatsız eder ve bunu dile getirirsiniz, savaşın kötülüğünü anlatırsınız ama eğer vicdanlı ve imanlı bir insansanız bu rahatsızlığı kalben hisseder, oradaki insanların yerine kendinizi koyarsınız.
Nisa Suresindeki 75. ayeti düşünür, zulme uğrayan insanlardan kendinizi sorumlu hisseder ve zalimliği tamamen ortadan kaldırmak için var gücünüzle çalışırsınız.

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)

Özetle safınızı belirlemek sizin elinizde...

Birileri tatilde iken de savaşlar devam ediyor, çocuklar-anneler öldürülüyor, insanlar kaçırılıyor. Evde televizyon karşısında boş zaman geçirilirken de bombalarla evler yerlebir ediliyor.

Vereceğiniz bir karar ile Hak bildiğiniz uğurda çalışmaya başlayabilirsiniz. Örneğin tek bir güzel söz ile birşeyleri değiştirebilirsiniz.

Boş vakitlerinizi boş olmaktan çıkararak, güzel olana davet edebilir ve en önemlisi de inananlar arasında kardeşliği pekiştirecek şekilde davranarak, siz de birşeyleri değiştirebilirsiniz.

Unutmayın ki boş durulan her an, sarf edilen kötü bir söz, müslümanları atalete sürükleyen davranışlar, tembellik ve benzerleri hep zalimlerin işine yarıyor.

Birinin kızgınlığı ya da müslümanları ötekileştirmesi, insanların kendilerince sınıflara ayrılması hep zulmedenlere vakit kazandırıyor, yeni mevziler açıyor.

Bu mevzileri teker teker yok etmek elimizde, tanıdığımız herkese bunu anlatabiliriz,
Bakkala giderken yanına düşen bir bomba ile bacağını kaybeden bir genç kız, elinde oyuncağı ile uyurken yıkıntıların arasında kalan bir bebek, yiyecek almak istediği pazarda kolunu-bacağını kaybeden anne hep bizim sorumluluğumuzda.
Bediüzzaman Hazretleri de Mektubat’taki, “HAMİYET-İ İSLAMİYE FEVERAN EDECEK” sözleriyle, imanları artıracak ve İslam’ı koruma isteğini ortaya çıkaracak, müslümanların heyecanlarını ve fikri mücadele azmini harekete geçirecek olayların yaşanacağını bize bildirmiştir.

Savaşlar, haksızlıklar, adaletsizlikler ve sıkıntılar Müslümanların hamiyet hislerini feveran ettirecek, artıracak vesilelerdir.
Bütün müslümanlar, “Allah’ım bizi bir an önce İttihad-ı İslam’a kavuştur” diye dua etmeli, bunu her fırsatta dile getirmeli, pankartlar oluşturup her yerde kullanmalı, her konuyu İslam birliğinin aciliyetine bağlamalıdırlar.
Allah’ın Müslümanları birleştirmesi yani İttihad-ı İslam’ın olması için herkesin bu konuda samimi gayret etmesi ve bunu istemesi çok hayati.

İslam dünyasında yaşanan acıları görüp de sadece “kahrolsun” tarzında sloganlar atmak hiç kimseye bir fayda sağlamaz, savaşları durdurmaz, huzuru sağlamaz, zavallı çocukların-kadınların acılarını dindirmez, aç insanları yemeğe kavuşturmaz.
Zulmü lanetlemek için slogan atmak yeterli değildir.

Bizler müslümanız ve Kuran’a göre hareket ederiz, bunun için de Allah’ın bir emri olan, inananlar üzerine farz olan İslam birliğini isteriz. Bunun için vargücümüzle çalışır, her fırsatı değerlendiririz.
İttihad-ı İslam yani birlik olmak Kuran’a göre farzdır. Tam tersine, dağılmak ayrılmak ise haramdır. Allah Kuran’da, “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın…” (Al-i İmran Suresi, 103) buyurmuştur bize düşen de İslam birliğini hemen oluşturmak için gerekeni yapmaktır.

Emine Deniz TANIK