21 Şubat 2014 Cuma

Sınırlar Nasıl Kalkar?

İslam birliğini anlatan, konunun önemini her fırsatta dile getiren kişilere karşı, “Osmanlı’dan beri çok şey değişti, Ortadoğu’yu yanlış okuyorsunuz” diyenlerin sayısı son zamanlarda arttı.
Tabi ki çok şey değişti ama temelde bizi birbirimize bağlayan, aramızdaki kardeşliği artırmaya vesile olacak çok fazla ortak noktamız var. Bu ortak noktaları kullanarak birlik oluşturmak ve şu an dünyadaki sıkıntıları sona erdirmek mümkün.
Geçenlerde Bakü’yle ilgili bir belgesel izledim, Ramazan’a dair gelenekleri, oradaki halkın günlük yaşamını anlatan bir programdı. Bakü halkıyla röportajlar yapılıyordu ancak sanki Türkiye’de Doğu illerimizden herhangi birindeki kardeşlerimizle konuşuluyor gibiydi.
Azerbaycan’da Azatlık isimli bir meydan vardır. Buradaki herhangi bir insanı çevirin ve konuşmaya başlayın, çok şaşırabilirsiniz. Arada tercüman olmadan Azerbaycan halkı ve Türk insanı rahatlıkla anlaşabilir, orada herhangi bir kapıyı çalan kişi “selamunaleyküm” diyerek bir sofraya konuk olabilir ve hiç sıkıntı yaşamayabilir.
İnsanların duaları, istekleri, alışkanlıkları, yaşam şekilleri bizimle neredeyse birebir aynı. Candanlıkları, yardımlaşmaya, paylaşmaya olan istekleri, Türkiye sevdaları Anadolu insanımızın içtenliğini, doğallığını ve samimiyetini hatırlatıyor.
Biraz güneye inip oradaki komşularımıza baktığımızda da bu aynılığı görebiliyoruz. Örneğin Suriye’deki durum ne?
Aslında buradaki durum da Azerbaycan’dan çok farklı değil. Reyhanlı’da ne varsa aynısı komşu İdlib’de de var, bu şehirler birbirlerini ekonomik olarak da destekliyorlar ama asıl olarak gönül bağıyla da birbirlerine bağlılar.
Sanki bir mahalle ikiye bölünmüş de birine Suriye diğerine Türkiye ismi verilmiş gibi. Akrabalık ilişkileri, komşuluklar, dostluklar hepsi birbirine geçmiş durumda.
Türk insanı ile Suriye halkı ya da Azeri milleti arasında aslında sadece bir sınır var ve ortak noktalar ortaya konuldukça da aradaki sınırlar daha da anlamsızlaşıyor.
Neredeyse bir ev ikiye ayrılmış gibiyiz, kiminin akrabası Reyhanlı’da kalmış ama kendisi Suriye’de yaşıyor, kiminin çocukları Şam’da ama kendisi Ankara’da yaşıyor....
İşte tarihimizden kaynaklanan bu bütünleşme, bu doğal kaynaşma bütün ülkeler adına muazzam bir fırsat, çok iyi değerlendirilmesi gereken bir güzellik.
Amerika ve Meksika örneğinde olduğu gibi dünya üzerindeki başka ülkeler arasında da belki bir bağ var ama bu bizim Türki devletlerle ya da Balkanlarla veya Ortadoğu ülkeleriyle kurduğumuz bağa benzemiyor.
Arnavutluk’ta bayramlar bizim gibi kutlanıyor, Selanik’te bizim gibi, Pakistan’da aynı gelenekler var, hatta aynı tatlılar, aynı yemekler pişiyor. Pakistan’daki Türkmen mülteciler veye Afgan mülteciler hemen kaynaşıyorlar çünkü kültürler ortak, temel aynı.
Hindistan’da da, Bangladeş’te de önce bayram namazı kılınıyor sonra kurbanlar kesiliyor. Yeni Delhi’deki bir müslüman ile Doğu Türkistan’daki bir müslüman aynı ibadetleri yerine getiriyor.
Bütün bunlar bizi sıcak bir kardeşlik bağı ile bağlayan, kendimizi rahat hissetmemizi sağlayan, yabancılığı ortadan kaldıran güzel özellikler. İşte bu bağı kullanarak kendilerince İttihad-ı İslam’ı bitirmek için uğraşanlara, ülkemizi küçültmeye çalışanlara gereken cevabı verebiliriz.
Bir gönül ve sevgi birliği olan İslam birliğinin temellerini, mültecilere gösterdiğimiz yardımseverlik ve merhamet ile, savaşın yaşandığı ülkelerde barışa yaptığımız katkılarla, ticari ilişkilerde verdiğimiz öncelik ile, gösterdiğimiz dürüstlük ile, kargaşayı, yoklukları, sıkıntıları giderecek şekilde sevgiyi, anlayışı yaygınlaştırarak atabiliriz.
Bizi birleştiren unsurları unutturmaya çalışanlara inat, her fırsatta bunu dile getirerek, ayrılık konuları çıkaranların başarısız olmasını sağlayabiliriz.
İslam birliği için böylesine muhteşem bir zemin varken, gayret etmeyip de bahaneler öne sürenlerin hiçbir mazeretleri geçerli değildir. Bu kişilere canımız Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri şöyle cevap vermiştir:
... özrünüz kabul değil. Tenbelliğiniz ve "Neme lâzım" deyip çalışmamanız ve ittihad-ı İslâm ile, milliyet-i hakikiye-i İslâmiye ile gayrete gelmediğiniz, sizler için gayet büyük bir zarar ve bir haksızlıktır.  (Hutbe-i Şamiye, s.56)
Unutmayın ki tek bir kum tanesi hiçbir şey ifade etmez ancak arka arkaya hareket eden ve milyonlarcası biraraya geldiğinde oluşan kum taneleri aşılması güç, kocaman tepeler oluşturabilir.
Bizler için de önemli olan sevgiyi, kardeşliği inşa edecek her kum tanesini sabırla taşımak ve İslam birliğinin önündeki engelleri teker teker ortadan kaldırarak, bu konuda tembelliği bırakıp vargücümüzle çalışmaktır. Takdir Allah’ındır, bize düşen tebliğdir, ihlasla çalışmaktır.