3 Şubat 2014 Pazartesi

“Sıfır yılı” dehşeti

Herkes doğal olarak demokrasi, özgürlük ister, modernlik ister. Bu isteği bilen bazı komünizm ve faşizm gibi ideolojiler de "insanları özgürleştirme" iddiasıyla ortaya çıkarlar. 

Gerçekte ise bu ideolojilerin özgürlükle hiçbir alakası yoktur, tam tersine insani tüm hakların elinde alındığı, vahşetin en doruk noktasında yaşandığı bir hayat tarzı insanlara yaşatılmaya çalışılır. İnsanların şiddetle arzu ettiği güzeliklerin hiçbirini komünizm ya da faşizm sunamaz. İnsanı bir üretim aracı gibi görür ve dehşeti yaşatır.


Tarihteki bütün dehşet verici örneklerine rağmen hala bazı insanlar yanılmakta ve "Komünizm hala bir tehlike mi?" diye sorabilmektedirler.

Günümüzde yaşanan örneklerini de düşündüğümüzde bu sorunun tek cevabı var: “Evet komünizm hala büyük bir tehlike.”

Geçtiğimiz günlerde bir belgesel seyrettim, Kamboçya'daki günlük yaşamdan örneklerle, komünizmin halk üzerindeki etkilerini anlatıyordu.
Kamboçya genelde genç insanlardan oluşuyor çünkü 1975-1979 yılları arasındaki Kızıl Khmerler zulmü döneminde ülkenin büyük bir bölümü katledildi, bu ülkede bir nesil yok edildi.
Komünizmin yaşattığı dehşet Kamboçya’daki yaşamın hala önemli bir parçası. 1,7 milyon kişinin öldürüldüğü kızıl vahşet hala unutulmamış. Her ailenin bireylerinden mutlaka 1-2 kişi bu vahşette katledilmiş.
Ülkenin nüfusunun o dönemde 7 milyon olduğu düşünüldüğünde yaşanan vahşetin boyutu daha iyi anlaşılıyor. Bu kişiler kafalarına kurşun sıkılarak, kafatasları baltayla parçalanarak, başlarından torba geçirip boğularak veya açlığa mahkum edilerek öldürülmüştür. Tarihte eşi görülmedik bu vahşetin failleri ise, Kızıl Khmerler.
Kızıl Khmerlerin uygulamaları, komünist cinnetin doruk noktası olarak nitelendirilmektedir. Pol Pot Kızıl Khmerlerin başına geçtikten sonra zaten iç savaş ile uğraşan ülkede bir darbe yapmıştır.
Bu darbeye halk ilk anda ümitle bakmış hatta, iç savaşın biteceğini düşünerek askerleri alkışlarla karşılayarak kutlamalar yapmışlardır. Ancak çok kısa zamanda durumu anlamışlardır.
Komünizmin oldukça hastalıklı bir versiyonunu ülkesinde uygulamaya karar veren Pol Pot başa geçtikten sonra halkın görevinin, pirinç tarlalarında ölesiye çalışmak olduğuna karar vermiş ve herşeyi buna göre düzenlemiştir.

Pol Pot'un kafasında bu garip fikrin oluşmasının nedeni ise, Mao’nun“ komünizmin yolu köylülüktür” sözüdür.  
Kızıl Khmerler halka şehirleri hemen boşaltmaları ve şehir dışındaki tarlalara gitmelerini emretmiş ve bunu uygulamayanlara şiddet kullanmışlardır. Kentlerde yaşayan herkes tarlalara gönderilmiş, yüzbinlerce insan aç ve sefil halde pirinç diğer adıyla ölüm tarlalarına sürülmüştür.

Kamboçya'daki vahşeti hatırlatan ölüm tarlaları hala muhafaza edilmektedir.
 

Komünist cinnet ve "sıfır yılı" uygulamasıyla aşama aşama yok edilen Kamboçya
Devlet adamları, bürokratlar, öğretmenler, aydınlar kısacası onbinlerce insan köylere gönderildi ve çiftliklerde çok ağır şartlarda çalıştırılmaya başlandı.
Çalışma sırasında ağır davranmak, toplanan ürünlerden bir parça bile olsun izinsiz olarak yemek veya herhangi bir dini ibadet "devrime isyan" sayıldı ve bu bahanelerle her dakika birçok insan öldürüldü.



Pol Pot’un hastalıklı zihninin başka bir ürünü ise “sıfır yılı” uygulaması idi. Buna göre herşey sıfırlanmalıydı, sadece en temel iş olan çiftçilik kalacak, bunun dışındaki bütün meslekler ve herşey ortadan kaldırılacaktı. Din tamamen yasaklandı. Tüm tarih yok edilecekti. Nitekim Pol Pot Kamboçya tarihini kısa bir sürede yok etti.
Şehirleri hastaneleri, kütüphaneleri, ibadet yerlerini, heykelleri parçalattı, doktor öğretmen, avukat ne kadar eğitimli kişi varsa tutuklattı ve dehşet verici şartlardaki hapishanelere kapattı, para kullanımını yasakladı.
Ambulanslar da dahil olmak üzere arabalar, buzdolapları, çamaşır makineleri, televizyon setleri, telefon ve daktilolar hurdaya kaldırıldı.
Sadece gözlükleri olduğu için 2 bine yakın kişi katledildi, çok okudukları için ikna edilmelerini zor olacağı, tehlikeli oldukları düşünüldü. 
Aile kavramını da Pol Pot hedeflerinin önünde büyük bir engel olarak görüyordu. Bu nedenle aileleri ayırarak komünler halinde yaşamaya zorladı. 
Pol Pot yaşananları gördükleri için, seneler sonra kendisinden intikam alabileceklerini düşündü ve küçük çocukları da vahşi şekilde katletti.

Halk tarlalarda çalıştırılıyordu ama bir yandan da açlıktan ölüyorlardı. Çünkü üretilen pirinç de halkın tamamen elinden alındı ve büyük bir kıtlık yaşandı. Pol Pot tüm tarım ürünlerini Çin’e gönderiyor ve karşılığında halkını katletmekte kullandığı silahları alıyordu.
Bütün okullar kapatıldı ve yeniden eğitim merkezleri açıldı ama bunlar aslında işkence merkezleriydi. İşkence yerine dönüştürülen okullar hala Kamboçya’da müze olarak sergilenmektedir. Her birinde binlerce kişinin katledildiği ölüm tarlaları hala korunuyor.

 Kızıl vahşet tehlikesinin öneminin anlaşılması ve çözümü
Kamboçya komünizmin acı yaşattığı ülkelerden sadece bir tanesi. Bu örneklerin verilmesi ve geçmişte yaşananların herkes tarafından bilinmesi çok önemli çünkü insanların bazıları konunun önemini tam anlamıyor.
Komünist ideolojinin sonucunda yaşananlar hakkında tarih bilgileri eksik olan bazı kişiler komünizmde bir sakınca görmüyor hatta tam tersine bu vahşet ideolojisini teşvik edebiliyorlar.
Komünizmin gerçek yüzü görülmediği ve birçok ülkede pusuda beklediği anlaşılmadığı ve gereken önlemler alınmadığı sürece, bu zulüm artarak devam edecektir. 
Askeri ya da polisiye tedbirlerle bunun engellenmesi mümkün değildir. Buna dur demenin tek yolu ise komünizmin gizli ideolojisini bilimsel ve felsefi alanda yıkmaktır. 
Komünizmin çözümü fikirdir, imanın öneminin anlatılmasıdır, komünistler imansızlıkla ortaya çıktıkları için mutlaka imanın gerçeklerinin, Kuran hakikatlerinin anlatılması, anti komünist akılcı bir fikri mücadele yapılması önemlidir.

Gerçek özgürlüğün din ahlakı ile yaşanacağının, Kuran ahlakının güzelliklerinin insanlara öğretilmesidir. Gerektiğinde güzel söz söyleyerek, kötü davranana bile iyi davranarak bu ahlakı yaşayan insanlar olduğunun gösterilmesidir.